Türkçe Sorularının Çözümünde Tam Başarı
Ülkemiz gerçeklerinden hareket edildiğinde sınavla ölçme-değerlendirme yapılmasını kabul etmemiz gerekiyor. Batılı sistemlerde, öğrencinin eğitim yaşantısı bir ölçek görevindeyken az gelişmiş ya da gelişme
aşamasındaki ülkelerde hem istihdam problemleri hem de eğitim kalitesi
açısından (eğitimde birlik) ölçmeyle ilgili sorunlar yaşandığı bir gerçektir. Öğrencinin daha
iyi eğitim alması amacıyla özel okullar ön plana geçmekte devlet okulları
görevlerini istenilen düzeye bir türlü getirememektedir. Çünkü, az gelişmiş
ülkelerde öğrencinin tek çıkar yolu iyi bir iş ve kazanç getirici bir mesleğe kavuşmaktır.
Arzın az, talebin yoğun olduğu sistem bir noktada sınavı öncüllemektedir. İşte
bu gerçek, beşikten mezara sınav mantığını karşımıza çıkartır. Doğu
toplumlarında neopotizm (hemşericilik), kayırma çok yaygındır. Bu özellik
eğitim-öğretime de etki etmektedir. Hal böyle olunca, sınavlarda
ölçme-değerlendirmenin tarafız kurumlarca yapılması gereğini ortaya çıkartır.
İlkokuldan itibaren sınavla yüz yüze bir toplum!
Tükçe öğretimi, beş temel beceri alanında karşımıza çıkar:
Okuma, yazma, konuşma, dinleme ve dil bilgisi. Bu tümleşik becerilere bir de
beden diliyle anlatma ve izleme (şekil, şema, grafik okuma) eklemlendiğinde dil
öğretiminin çok kapsamlı, çok disiplinli bir beceri alanı olduğu gerçeğiyle
karşılaşırız. Bu beceriler, ailede informel; okul öncesinden itibaren de formel
olarak çocuğa kazandırılmaya başlanır.
Türkçe öğretiminin aile boyutunda ise, ailedeki okuryazarlık
önemli bir göstergedir. Aile bireylerinin kitap okuma alışkanlığı, dil becerileri,
diksiyonu, eğitimi, yaşadığı yöre, bulunduğu çevre çocuğun dil becerilerine birebir
katkı sağlamaktadır. Çocuğun eğitim yaşantısı boyunca, iyi bir dil öğretimi
alması, kitap okuması sınavlarda başarının altın anahtarı olmaktadır.
Dil ve matematik aynı kaynaktan beslenen disiplinlerdir.
İkisinin de temelinde mantık vardır. Birisi sesler (harfler), diğeri de
sayılarla (rakamlar) mantığı izah eder. İkisinin de formülleri bulunur. Birisi,
söz dizimi ilkeleri (sentax), diğeri de formüllere göre bir sistem içerir. Hal
böyle olunca öğrencinin, benim Türkçem iyi ama matematiğim zayıf demesi, pek
gerçeği yansıtmaz. Bunun tersi de mümkün. Matematikten anlayan Türkçeyi sevmez.
Oysaki, antik dönemlerden günümüze filozoflara baktığınızda bu iki kaynağı en
iyi şekilde değerlendirdiklerini görürsünüz. Aristoteles, İbn-i Sina, Hayyam
vb. Dil ve matematik, parlak bir zeka için vazgeçilmez iki unsurdur.
Şehir efsanesine dönüşen, benim sözelim iyi sayısalım kötü, ifadesi aslında öğrencinin eğitim yaşantısında oluşturduğu kötü bir kategorizasyondan
ibarettir. Çoklu Zeka Kuramı'ndan hareketle (Gardner) yetenekler üzerinde durulduğunda,
öğrencinin ilgi ve yeteneğine göre alanları tercih etmesi kuşkusuz bilimsel bir
gerçekliktir ama aynı öğrencinin, benim matematiğim iyi ama Türkçem zayıf,
demesi bu gerçekliğe gölge düşürür. Bazal
zekada ve iyi eğitim almış her öğrenci, aynı yeterlikte dil ve matematiği
kullanabilir. Sınavlar ise, öğrencinin az zamanda çok soru çözmesini, hızlı
düşünmesini ölçer hale gelmiştir. O zaman bilinmesi gereken, öğrencinin zamanı
kullanabilme ve pratik düşünebilme becerilerini geliştirmek, sınava antrenmanlı
girmesini sağlamaktır.
Türkçe sorularını çözmenin temelinde, önce Bloom vd. tarafından ortaya atılan “Tam Öğrenme”(Taksonomi) yaklaşımı akla gelir. Öğrenci bir
bilgiyi önce tam olarak anlamalı, kavramalı ve o bilgi üzerinde senteze
gidebilecek beceriler geliştirebilmelidir. Bunun yolu da gene öğrenim
yaşantısında saklıdır. Okuma ve yazma becerisini geliştirip bilgi düzeyinde Türkçe dersini kavrayan öğrenci, bu bilgiyi sürekli tekrar edecek
kısa süreli bellekten uzun süreli belleğe taşıyacaktır. Bunun sağlamasını
şöyle verelim: Her öğrenci “-de” eki ile
“de” bağlacı arasındaki farkı öğrenir ama kısa süreli belleğe attığı, okumadığı
ve yazmadığı için de unutur. Bilginin, uzun süreli belleğe alınması için
öğrencinin o bilgiyi tekrar etmesi zarureti doğar. Eskilerin tabiriyle: “Et
tekrarı ahsen, velevki anı yüz seksen”[ Güzellikle edilen tekrar, yüz seksen
kere de olsa faydalıdır.] Önce anlamlı öğrenme ardından tekrar! İşte tüm mesele
burada. Öğrencinin, Türkçe sınavlarına hazırlanırken konuları tam öğrenmesi ve
üzerine test çözmesi, bir de işin ehli uzmanı ya da uzmanlarıyla çalışması tam
başarıyı getirecektir. Öğretim, bilgi kadar tecrübe de ister. O nedenle,
öğrencinin birlikte çalışacağı kılavuzunun sınavlarda çıkabilecek konuları
öngörebilmesi, soru tekniklerini iyi bilmesi, öğrenciye mentör olabilmesi
(motivatör faktör olarak), öğrencinin eksilerini ve artılarını (gerek moral
gerekse de bilgi bağlamında) önceden ölçerek ona göre bir ders içerik planı
yapması başarıda istenilen sonuca götürecektir. Ezcümle: Eğitim, tesadüfü sevmez!
Yorum Yap