İçimizdeki Recep İvedik
“RECEP İVEDİK”in tüm serilerini izleyen birisi olarak bu
yazıda, rüştünü ispatlamış bir oyuncu- Bilkent Tiyatro Bölümü Mezunu- Şahan
GÖKBAKAR’dan ve onun yarattığı “RECEP İVEDİK”ten bahsedeceğiz. Recep İvedik
tiplemesi entelektüel camiada bir türlü beğeni toplayamadı. Bunu çevremizdeki
eleştirilerden sıkça duyar olduk. Kaba güldürü, cinsellik, kabadayılık, cehalet
vb. açılardan tiplemeyi beğenmeyenler, filmlerin derinliği olmadığını, bu
nedenle ortalamanın üstü bir izleyiciye hitap etmediğini dillendirdiler.
Açıkçası, bu satırların yazarını yüreklendiren ve bu yazıyı yazmasına vesile
olan tiyatro camiasının iki büyük ustasının da (Müjdat GEZEN ile Metin AKPINAR)
Şahan GÖKBAKAR’ı başarılı bulmasıydı. Çünkü, tiyatrocu gözüyle baktığınızda
GÖKBAKAR’ın azbuz bir iş çıkartmadığını görüyorsunuz. Ustalarımızdan aldığımız
cesaretle, bu nedenlere bir göz atalım.
Recep İvedik, ortalama bir Türk’tür. Güngören’de yaşar,
mahalle halkıyla- her mahalleli Türk gibi-iletişim halindedir. Kimi zaman kavga
eder kimi zaman onların yardımına koşar. Hangi koşul olursa olsun ortalama Türk
gibi selamını - selamun aleyküm diyerek- verir. Kabadayıdır, gözünü budaktan
esirgemez. Çabuk öfkelenir bu yönüyle de tam bir ortalama Türk’tür. Haksızlığa
gelemez ve bunun için pratik çözümler üretir. İvedik, zeki biri olmasa da Kemal
Sunal filmlerindeki gibi, pratik zekalı ve kurnaz bir tiplemeyi akla getirir.
Bu özelliğiyle de tipik bir Türk’tür İvedik. Yaptığı ahmakça davranışların bir
şekilde, kurnazlıkla üstesinden gelebilmektedir. Ortalama Türk için hiçbir şey
engel değildir. “Bu mümkün değil”, dediğinizde, hemen “hallederiz” diyen birisi
çıkar karşısına. Her türlü kurala karşı çıkan İvedik, kuralsız, kanunsuz iş
yapanlara da karşıdır. Bu paradoks da gene ortalama bir davranışı karşımıza
çıkartır. Fatih TERİM’in bir dönem dediği, “biz bitti demeden bitmez” özdeyişi
gelir akla. Bu garip özgüven İvedik için de bir kurtarıcıdır. İvedik, ortalama
bir muhafazakar olup her Türk vatandaşı gibi ayrımcılığı sevmez. Her kesimden
kişiyle arkadaşlık kurabilmekte ancak; züppe, tepeden bakan kişilere karış özel
antipati beslemektedir (otel müdürü, iş ortağı kuzeni, spor kafilesi yöneticisi
vb.). Onlarla bir türlü yıldızı barışmaz ve haklarından gelmeyi de bilir. Bu
özelliği onu, geniş kitlelerce sevilen bir sinema tiplemesine dönüştürür.
İvedik, her ne kadar depresif ve agresif birisi olsa da iç
yapı olarak kırılgandır. Romantizmin, Klasisizme tepki olarak doğduğunu ve
ideal biçim yerine (Apollon), Dionysos’u (öz) öne çıkartması, “Notre Dam’ın
Kamburu” Quasimodo’yu akla getirir. Romantizmin, tiyatroda Nejat UYGUR;
sinemada Kemal SUNAL en önemli temsilcileri olmuşlardır. Tipik özellikleriyle
çekicilik yerine, özü ortaya çıkarmaları büyük bir maharet değil midir? Bu
nedenle halen aşılamayan oyunculara dönüşmüşlerdir. İvedik de kaba saba,
çirkin, konuşmasıyla itici birisi olsa da iç dünyasında samimi, doğal biridir.
Hepimizin en çok özlediği kişilik özelliği de doğallık değil midir? Doğal
insan: Samimi, dürüst, yapmacıksız, candandır. Kimseye tepeden bakmaz, kendini
dev aynasında görmez. İvedik de sürekli kendisini eleştiren bir tiptir.
Güvenilirdir de aynı zamanda…
İvedik, kazan-kazan taktiğini iyi bilen, bizden biridir. “Sen
beni gör, ben de seni göreyim,” diyebilir bir anda. Böylece kimse kaybetmez.
Milli-manevi değerleriyle de ön plandadır. Hemşericilik, mahallecilik,
grupçuluk (Kara Ambar Derneği) dayanışma mevzu bahis olduğunda ortaya bir anda
çıkıverir. Her ortalama Türk gibi neopotizmi (kayırmacılık) iyi bilir. Argoyu
sever, el hareketlerini sık kullanır ama hangimiz bunları çevremizde
görmüyoruz, duymuyoruz. Aslında İvedik, içimizdekini bize gösteren, bizim
yerimize, bize kendini adayan, bizden, tam içimizden biridir.
Türklerin en önemli becerilerinden birisi de çabuk organize
olabilmeleridir. Bunun için daima bir lidere ihtiyaç duyarlar. İvedik de bu
yönüyle toplumun turnusol kağıdı olabilmeyi başarmaktadır. İvedik, her türlü
kötüyle (patron, mafya babası vb.) mücadele eder ve iyilerin daima kazandığını
bize gösterir. Kötülerin kazandığı bu çağda, İvedik bir nevi katharsisimizdir
(arınma). Örgütlü toplumu bize yansıtması önemli bir özellik olarak
görülmelidir. Özellikle serinin 7.si ders niteliğinde bir filme dönüşmüştür.
İvedik tiplemesi teknik açıdan tam bir grotesktir (kaba
güldürü). Prof. Dr. Yıldız KENTER’in dile getirdiği “göbekten kahkaha” ile tam
örtüşür. Göbekten atılan kahkaha daha çok hareket, argo ve yerel ağzın
kullanımıyla ortaya çıkar. Oysaki İvedik, orta oyunu tiplemelerindeki
geleneksel Türk tiyatrosu oyunculuğunu ve gösteri sanatını, aynı zamanda
genetik gülmece öğelerini filmlerine taşıyabilmiştir. Ne kadar grotesk olsa da
verdiği mesajlar ve oluşturduğu tiplemeyle tam bir toplumun yansımasına
dönüşmüştür. Özellikle sosyologlar ve toplum psikologları İvedik tiplemesini
iyice tahlil etmelidir. Buradan çok makale çıkar söyleyelim. Sonuçta İvedik,
göbekten kahkaha attırabildiği gibi traji-komik bir tiplemeyi de yansıtması
açısından dikkatle ele alınmalıdır.
İvedik kendini bilen, dürüst, samimi insanlarla iyi geçinir,
demiştik. Ne kadar cahil olsa da bilgili kişiye saygı duyar (öğretmen, 7. Bölüm
bknz.). Bu olumlu bir özelliğidir. Olumsuz özellikleri arasında ise,
kaybedeceği anda çamura yatması, hile yapmaya elverişli olması gözlerden
kaçmaz. Tabii ki bunları da gene ulvi bir amaç için yapmaktadır. Bir nevi “Makyavel”dir
de… Bu da ortalama bir toplum davranışı değil midir?
“RECEP İVEDİK” serileri içinde çok kaba bulduğumuz, örn. Gaz
çıkartarak şişeleri devirme sahnesi vb. olmasaydı daha iyi olurdu, dediğimiz
sahneler de bulunuyor. Buna rağmen hem sinemada hem de oyunculukta Şahan
GÖKBAKAR’ın daha çok yapacağı işler olduğuna inanıyoruz.
Recep İvedik tiplemesi için son söz, bu satırların yazarının
İstanbul’da yaşadığı yıllarda aynı tipik özelliklerde ve görüntüsüyle de benzer
bir kişiyi tanıdığını, Recep İvedik’in kendisine hiç yabancı gelmediğini
belirtmek isteriz.
Söz açılmışken İvedik serisinin 7. Bölümü’nde rol alan,
geçmişte OMÜTİT sahnesini paylaştığımız dostumuz Serpil Çakır (ERASLAN)’ı da
kutlamış olalım.
Yorum Yap