Blogger tarafından desteklenmektedir.

Dil Becerilerinin Atatürk'ün Liderliğine Etkileri




ÖZET Dil becerileri; okuma, konuşma, yazma, dinleme, izleme/izletme (sunma) olarak karşımıza çıkar. Bu becerilerin tümleşik olduğu bilim dünyası tarafından kabul görmektedir. Liderlerin de bu tümleşik beceriye sahip olmaları sonucunda hedef kitlelerini mantık ve duygu ölçütünde daha iyi etkiledikleri bir gerçektir. Liderlik donanımının en önemli tamamlayıcısı da ikna-hitabet sanatındaki becerilerin gelişmiş olmasıdır. Araştırmamız, bu becerilerin, “üst dil” olarak şiir diline yakın olduğunu ve hedef kitlenin duygularına yön vermede etkili bir yöntem olarak liderler tarafından kullanıldığını, Atatürk’ün dil becerileri ve liderlik başarısının da bu yönteme dayandığını, uygulamalar ve örneklerle ortaya koymaktadır. 

DİL BECERİLERİNİN ATATÜRK’ÜN LİDERLİĞİNE ETKİLERİ Bu makalede, liderlik donanımın dil boyutu ele alınacak ve dil becerilerinin etkin olarak kullanılmasının lider üzerindeki olumlu ve güçlendirici etkisinden bahsedilecektir. Klasik anlamda ve literatürde yer aldığı şekliyle liderlik; zekâ, bilgi, cesaret, yenilikçilik, etkili yönetim, vd. önemli kavramları içerisinde barındırır. Bu araştırma, dil ve liderlik arasındaki ilişkiyi ortaya koyması açısından yukarıda bahsedilen kavramlar üzerinde durmayacaktır. Amacımız, yeni bir yaklaşımla, liderlik ve dil becerileri arasındaki ilişkiyi Atatürk’ün liderlik özellikleriyle bir araya getirerek değerlendirmek olacaktır. Dil, duygu ve düşüncelerin aktarım aracıdır. İki basamakta karşımıza çıkmaktadır: 

A. Anlama: okuma, dinleme, izleme. 

B. Anlatma: konuşma, yazma, sunma (beden dili). 

Dil araştırmacıları bunu “ Temel Dil Becerileri” olarak değerlendirmektedir. Bireyin, temel dil becerilerini etkin olarak kullanabilmesi onun dil bilinci, dil yeterliliği ve dil duyarlılığı konusunda gerekli donanıma sahip olduğunu gösterir. Bireyin dil donanımının istenilen düzeyde olduğunu gösteren ölçekler oluşturmak da mümkündür. Sırasıyla: 

a.Okuma Ölçeği: Bireyin sadece uzmanlık alanı içinde yer alan kitapları okuması akla gelmemelidir. Okuma, çok boyutlu bir edimdir. Özellikle “serbest okuma”, bireyin, dil yetisinin geliştirilmesinde önemli bir araçtır. Serbest okuma içine girebilecek felsefe, bilim, psikoloji, tarih, yazın ( edebiyat )vb. birçok alandan bahsedebiliriz; ama burada bizim için öncelikli olan ve liderlik becerisinin dil boyutunda ölçek niteliği taşıyan yazınsal türler konu edinilecektir. Yazınsal türler denildiğinde roman, öykü, şiir, masal vd. akla gelmektedir. Peki, bu türlerin liderlik becerisiyle ilişkisi ne olabilir? Okuma, her şeyden önce anlama ve anlamlandırma sürecidir. Liderin başarısı da hedef kitlesini anlaması ve ona uygun dil geliştirebilmesidir. Uygun dilin geliştirilmesi de ancak uygun sözcüklerin seçilmesi ve kullanımıyla doğru orantılıdır. Okuma edimi sonucunda dil hazinesinin geliştiği ve daha zengin düşünebildiğimiz bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bir kavramı yorumlayabilmek için öncelikle o kavramı tanımak ve anlamak gerekmektedir. Bildiğimiz sözcükler kadar konuşabilir ve o sözcükler kadar düşünebiliriz. Bir liderin hedef kitlesini etkileme başarısı onun kullanacağı sözcüklerle açıklanabilir. Okuma becerisine sahip liderin, hedef kitlesini analiz etmesinin yanında duygu ve düşüncelerini tam olarak onlara ifade edebilmesi gerekir. Bunun yolu da okumaktan geçmektedir. Diğer bir deyişle yazınsal okuma, dilin özel kullanımını, estetiğini içerir. Bu yol, dilin daha esnek ve estetik bir şekilde liderin hedef kitlesine ulaşmasına öncülük eder. Araştırmalara göre, yazınsal okuma yoluyla diğer bir kazanım da beynin her iki lobunun harekete geçerek zekânın gelişmesidir. Yazınsal metinlerin yaratıcılığın ve hayal gücünün gelişimine olumlu katkı sağladığı artık bilinmektedir. Liderlerin önemli özelliklerinden birisi de değişimci ve dönüşümcü olmalarıdır. Bunun yolu da gene yaratıcılığın ve hayal gücünün geliştirilmesinde önemli etkisi olan yazınsal türlerle ilişkili olmaktır. 

İnsanı tanımanın en etkili yolu yazınsal türlerdir. Birey, bu yolla hem çevresini tanıyıp bilgi sahibi olacak hem evrensel bakış açısına sahip olarak yeni yaşantılara ortak olacak hem de empatik yaklaşımla insanı daha derinden tanıyacaktır. Yazınsal okuma, bireyin özgürleşme ve yaşamı anlamlandırma çabasının bir sonucudur. 

b. Dinleme / İzleme Ölçeği:  Bireyin, çevresini anlama ve anlamlandırmasının diğer bir yolu da dinlemekten geçer. Zamanımızın büyük bir bölümü dinleme ve izleme etkinliği içinde yer alır. Çevremizdeki şekil, şema, grafik, trafik lambası vb. birçok gösterge, izleme becerimizin etkin bir şekilde kullanımıyla doğru orantılı olarak algılanır. Daha çok “gözlem” dediğimiz kavram, izleme becerimizin doğru kullanımıyla özdeşleşir. Liderin çevresini gözlemlemesi ve bu gözlemlerinin sonucunda yeni ve farklı düşünceler ortaya atabilmesi ancak onun izleme becerisinin gelişmiş olmasıyla açıklanabilir. Farkındalık kavramı lider için en önemli kazanımlardan birisidir. Zor kazanılan dinleme etkinliği, teknik anlamda da birçok bileşeni içinde barındırması bakımından kolay kazanılan bir beceri değildir. Bireyin iyi bir dinleyici olması için önce ebeveynin dinleme becerisine sahip olması ve onu dinlemesi gerekmektedir. Çünkü dinleme sadece teknik bir edim değil, öğrenilmiş davranışları da içerisinde barındıran bir süreçtir. Dinleme içerisinde tahammül, saygı, sevgi, hazmetme, uyum, uzlaşma, empati, tutum, bakış açısı gibi çok önemli kavramlar bulunur. Bu kavramları özümsemek ve etkin dinleyebilmek için, her şeyden önce bireyin bu kavramları içselleştirmiş olması gerekir. Lider davranışlarında tahammül, sevgi, özveri, empati gibi çok önemli meziyetlerin işe koşulduğu görülür. Dinleme becerisinin düşük olması liderlerin tutumunda diktatöryan bir sonuç ortaya koyabilir. Çünkü dinleme becerisine sahip birey, karşı tarafı anlamaya ve onun isteklerine yanıt vermeye gönüllüdür. Diğer yaklaşımda ise, narsistik ve uzlaşmaz tavırlar, hem liderin ruh halini hem de yönetim anlayışını ortaya koyar. Dinlemenin diğer bir boyutu da dinlemeye hazır olmak ve konuşan kişiye odaklanmaktır. Bunu hem göz iletişimiyle hem de ortamdaki iletişimi bozan tüm unsurlardan kendini yalıtarak hazır olmakla açıklayabiliriz. İyi dinleyici, söylenilen sözcükleri, etkin dinleme yoluyla yorumlayan, özetlerde bulunan, geribildirimi etkin kullanan kişidir. Liderlerin davranışlarının altında gene onların kendilerine aktarılan duygu ve düşünceleri kolaylıkla yorumladıkları ve o yorumlara uygun tutum sergiledikleri görülebilmektedir. 

 c. Konuşma Ölçeği: Konuşma becerisi, ölçümü en kolay dil etkinliği olarak düşünülebilir. Konuşma, iki boyutta elle alınmaktadır: 

1. Anlam: İkna-hitabet, etkili sözcükler, dil kurallarına hâkimiyet. 

2. Ses: Boğumlanma, ses perdesi, duraklar, tını, nefes, vurgu ve tonlamalar. 

Bireyin dil duyarlılığı ve dil bilinci, kullandığı sözcüklerde ortaya çıktığı gibi, onun kültürünü, hayata bakışını, tutumlarını ( nezaket, saygı, doğallık vd. ) bize gösterir. Bir liderin kullandığı en önemli araç konuşmalarıdır. Dil becerilerini etkin kullanan bireyin kendini etkili bir şekilde ifade etmesi için konuşmanın ses boyutuna hâkim olması gerekir. Doğru seslemeyi yapan bireyin hem aileden hem de okuldan bu beceriyi kazandığı düşünülmelidir. Ayrıca, doğru sesleme bir özen işidir. Bu da bireyin dil duyarlılığının bir göstergesi olmaktadır. Konuşmanın anlam boyutunda ise, ikna ve hitabet sanatı ile duygu ve düşünceyi sözlü anlatım bozukluğuna düşmeden, dilin kurallarına uygun olarak ifade edebilme süreçleri yer alır. Konuşmanın zorluğu anlam boyutunda karşımıza çıkar. Liderliğin sırrı da anlamlı konuşma ile ikna becerisinin etkin olarak kullanabilmesinde aranmalıdır. Anlamlı konuşmanın en önemli şartı çok okumaktır. Çağımıza yön veren liderlerin ortak özellikleri, büyük kitaplıklara sahip olmalarının yanında hızlı okuyabilmeleridir. Günümüz liderlerinin hedef kitlesini ikna edebilmek için çeşitli kurslara (diksiyon, beden dili, imaj) gittiğini, metin danışmanlarının desteğiyle konuşma metinlerini hazırladıklarını biliyoruz. Çağımızda artık hiçbir olgu tesadüfe bırakılmamaktadır. Özellikle konuşma metinlerinde, ikna sanatının incelikleri önemle yer bulmaktadır. Liderin en önemli vasıflarından biri gerek kullanacağı sözcüklerle gerekse de dilin söyleyiş kurallarına hâkim olup hedef kitlesini ikna edebilmesidir. Etkin liderin bir becerisi de doğaçtan (spontane) konuşabilmektir. 

d.Yazma Ölçeği:Temel dil becerileri içerisinde son durak olarak görülen yazma becerisi, dilin kurallarını doğru bir şekilde uygulamayı içerir. Söz dizimi, yazım kuralları, noktalama, dilbilgisi, doğru sözcük seçimi vb. unsurları içinde barındırır. O yüzden yabancı dilden bir metni okumak, dinlemek kolay gelirken, o metni çevirmek bizi zorlar. Hatta dilimizden yabancı bir dile metin çevirmek en zoru olarak karşımıza çıkar. Çünkü yazmayı başaran o dili kavramıştır. Çağımıza yön veren liderlere bakıldığında, kendilerini yazıyla daha iyi ifade ettiklerini, olumlu sözcüklerin seçimi, şiir dili ve dil estetiği açısından dilin olanaklarını en iyi şekilde kullanabildiklerini görürüz. Bunun yanı sıra liderlerin ana dili yeterliliğine koşut olmak üzere birden çok dili de etkili kullanabildikleri görülmektedir.

 e.Sunma (Beden dili) Ölçeği:  Başarılı liderin beden diliyle de sözsüz mesajlar verdiği görülür. Bu mesajlar içerisinde kararlılık, cesaret, olgun tavır, nezaket ve çekici-karizmatik görünüş göze çarpar. Gerek giyimlerindeki ölçü-uyum gerekse de özen birçok anlamda liderin etkinliğini ortaya çıkarır. Diğer açıdan dik postür ( duruş ), sağlıklı ve güçlü bir görüntü taşıdığı için lideri hemen fark ettirir. Liderlerin beden dillerini, kullandıkları sözcüklerle uyumla yansıtabilmeleri önemli bir başarı olarak görülür. Savunucu ( kapanmış ) beden dili göstergeleri yerine, açık ve bir nevi mücadeleye davet eden jest ve mimikler, liderin hedef kitlesini ikna etmesinde oldukça öneme sahiptir. Özellikle beden dilinin çatışmalı durumlarda sözcüklerin önünde olduğunu unutmamak gerekir. Hedef kitle, liderini dinlerken onun beden diliyle verdiği mesajları da değerlendirmeye alır. Liderinin ne kadar güçlü, ne kadar davasına inanmış, ne kadar duygularını ortaya koymuş, ne kadar dürüst vb. olduğuna ilişkin mesajlarını beden dili yoluyla çözümlemeye çalışır. Hedef kitle, liderin sözcükleriyle beden dili arasında bir uyum bulamazsa tercihini beden dilinden yana kullanır. Burada hatırlatılması gereken önemli bir nokta da imaj yönetimi yoluyla giydirilen kumaşın bir yere kadar taşınılabileceğidir. Hamlet’in dediği gibi, “Öz olmayınca söz yükselmiyor göklere.” ÜST DİL Buraya kadar temel dil becerileri ile liderlik ilişkisi üzerinde durduk. Şimdi ise, liderlik ve dil ilişkisine üst dil açısından değinmeye çalışacağız. 

Üst dil, dil becerilerinin tamamını kapsayan ve amacı bilgilendirmekten çok duygulandırmayı ve iknayı içeren bir yapıdır. Bu yapı, şiir dilinde yer bulan ahenk, uyum, armoni, ritm, ses yinelemeleri ve duyguyu kapsar. Bu dil sadece sözcüklerde değil, beden dilinde de aranmalıdır. Çünkü uyum, denge, ölçü vd. özellikler beden dilinde de yer bulur. Şimdi şiir üzerinde durabiliriz: “Şiir, gerek içerik, öz, gerekse söze dönüştürme, sunuluş açısından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik, yaratı niteliği taşıyan bir söz sanatı ürünüdür.”(1) Bu tanımın şiir için değil de ikna-hitabet sanatının tanımlanmasını içerdiğini söyleseydik pek yanlış bir değerlendirme yapmamış olurduk. Şiir, yaşamın her anında bulunur: doğa yasalarında, doğum ve ölümde, ağıtta, şarkıda, sevinçte, maçta, törende… Şiir dili, denge açısından sanattan; yoğunluğu açısından felsefeden; kuruluşu açısından da matematikten farksızdır. Yapılan araştırmalar insanın aklından çok duygularıyla davrandığını ortaya koymaktadır ve gene ikna-hitabet sanatında karşımıza çıkan en etkili yöntemin duyguların dilini konuşmak olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Hedef kitlenin liderden beklentisi, aynı dili, aynı duyguları konuşabilmesidir. Bunu başarabilmesi için liderin güçlü, olumlu, ritimli, uyumlu sözcüklere ve buna uygun beden diline sahip olması gerekir. Lider, duygularını saklayan değil, o duyguları yaşayan ve yaşatan önderdir. “ Ey Fuzuli muttasıl devran muhaliftir sana Galiba erbab-ı isti’dadı devran istemez.” Fuzuli’nin bu beyitinde dile getirdiği gibi şair sözü daima muhaliftir. Çünkü şiirin görevi dönüştürmek ve hayatı güzelleştirmektir. Liderin sözü bundan farksızdır. Lider, şairin kullandığı estetik ve muhalif dönüşüm dilini kullanabildiği ölçütte başarılı olacaktır. Burada unutulmaması gereken önemli bir ayrıntı da, liderin zekâsını, bilgisini, aklını, şiir sanatının olanaklarıyla hedef kitlesine ulaştırabilmesidir. Sadece duygudan oluşan bir liderlik, kitlelerin yıkımına zemin oluşturacağı gibi liderin de inandırıcılığını kaybettirir. 

ATATÜRK’ÜN DİL BECERİLERİ a.Okuma " Ben çocukluğumda yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım." Ne Atatürk’ün kitaplara olan düşkünlüğünü bir iki paragrafta dile getirebilmek ne de okuduğu kitapları burada sayabilmek mümkündür. Bunun en büyük kanıtı Anıtkabir’de yer alan kütüphane bölümüdür. Dikkat edileceği üzere bu bölümde felsefe, sosyoloji, tarih, edebiyat vd. binlerce kitap göze çarpar. Yukarıda yer alan tezimizi de güçlendiren bu serbest okuma etkinliği Atatürk’ün yeni Türkiye’yi kurmakta en önemli kılavuzu olmuştur. Atatürk’ün yazınsal metinlere olan düşkünlüğü ise, onun liderlik başarısının altın anahtarı niteliğindedir. “27 Ağustos 1922… Büyük Taarruz'a üç gün kala, Mustafa Kemal, İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Fahrettin Altay karargahta son hazırlıkları tamamlamaktadırlar… Taarruz planı sona erdiğinde, bir milletin kaderini tayin etmekle yükümlü olan paşalar gergin ve yorgundurlar… Ertesi sabah saat üçte buluşmak üzere toplantıya beş-altı saat ara verilir… Tekrar buluştuklarında Mustafa Kemal traşlı ve son derece dinç bir görünümle aralarına katılır… Herkes konuşmanın yine taarruz planı ile başlayacağını düşünürken Mustafa Kemal söze başlar: "Gece Reşat Nuri Bey'in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu'yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince, size de vereceğim." (2) Yukarıdaki alıntı, Atatürk’ün gerçek yaşamından bir kesittir. Dikkat edileceği üzere, Büyük Taarruz’un arifesinde roman okuyan bir komutan vardır! Okuma bahsinde ele aldığımız gibi okuma yoluyla yaratıcılık ve hayal gücünün geliştiğini belirtmiştik. Atatürk’ün en önemli özelliklerinden birisi de yaratıcı fikirler ortaya koyabilmesidir. Bunu hem askerlik yaşamında hem de devlet yönetiminde defalarca kanıtlamıştır. Atatürk’ün okuduğu yazınsal metinlerin onun ileriye dönük hedeflerine ulaşmasında önemli bir basamak olduğu gözlerden kaçmamalıdır. Diğer bir taraftan da Atatürk’ün okuduğu alanların ( Fen / Sosyal ) zenginliği, onun beyninin her iki lobunu da geliştirip birlikte kullanabilmesine ve olaylara daha bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşabilmesine zemin hazırlamış olmalıdır. 

 b.Dinleme Atatürk’ün dinleme becerisi ve iletişimi üzerinde durduğumuzda, gene önemli bulgular elde ederiz. Bunlar içerisinde bilim, sanat, siyaset dünyasından insanlarla bir araya gelip onlardan görüşler alması, her zaman nazik üslubunu koruması, halktan birisiyle karşılaştığında onu dinlemesi, çocukla çocuk, öğrenciyle öğrenci olmasını örneklendirebiliriz. Atatürk’ün bu etkin dinleme becerisi, onun halkını anlamasını ve ebedi bir önder olarak halkının gönlünü fethetmesini sağlamıştır. “Bu memleketin topraklarında kanlarını döken kahramanlar! Burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Yukarıdaki mektup ise, Atatürk’ün empatik yaklaşımının en önemli göstergesidir. Dünya tarihinde çok az sayıda lider bu iletişim becerisine ve olgunluğa sahip olabilmiştir. 

 c.Konuşma Atatürk’ün konuşma becerisi üzerine arşiv kayıtları sınırlıdır. Bu kayıtlara internet ortamından erişildiğinde, Atatürk’ün sözcükleri güzel kullandığı ( belagat ), nazik bir üslubunun olduğu, eee, ııı, şey vd. anlatımı bozan gereksiz ses ve sözcüklere yer vermediği, akıcı olduğu kadar doğru tonlama ve vurguları kullandığını işitebilmekteyiz. 10. Yıl Nutku’nda ise, Atatürk’ün hitabet yeteneğinin, azim ve kararlılığın ne kadar etkileyici olduğunu görebiliriz. Ayrıca, Atatürk’ün konuşmalarından Osmanlıcaya da hâkim olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Atatürk’ü tanıyan ve konuşması hakkında bilgiler veren yakın arkadaşlarının anılarına başvurulduğunda da aynı değerlendirmelerin yapıldığı dikkatlerden kaçmayacaktır. Atatürk’ün ikna ve hitabet sanatındaki ustalığına aşağıda “Üst Dil” bölümünde daha kapsamlı olarak yer verilecektir. 

 d.Yazma Yazma becerisinin son durak olduğunu belirtmiştik. Etkili yazmanın ön koşulu çok okumaktır. Diğer taraftan da iyi bir metin oluşturabilmek için sürekli yazmak gerekmektedir. Atatürk’ün Nutuk’u bizim için en önemli kanıt niteliği taşımaktadır. Kaç devlet adamı görevdeyken duygu ve düşüncelerini yazarak anlatabilmiştir? Atatürk’ün liderlik başarısını anlamak istediğimizde onun yazıları bize yol gösterici olmaktadır. Örnek verecek olursak: Nutuk, 10. Yıl Nutku, Özdeyişler, Matematik terimlerinin Türkçeleştirilmesi, Türk tiyatro metinlerindeki dramaturgluk, Yazı devrimi …Bu satırların yazarını oldukça etkileyen diğer bir dil hakimiyeti de, Anıtkabir’de sergilenen Karacaoğlan’a ait, silinmiş( veya tahrip olmuş ) bir dizenin Atatürk tarafından yazılarak tamamlanmasıdır. “(… )On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medenî âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.(…)” 10. Yıl Nutku’ndan alınan bu paragraf, adeta bir edebiyatçının elinden çıkmış gibidir. Dikkat edileceği gibi sözcükler hem anlam hem de söz dizimi açısından uygun bir şekilde sıralanmış ve büyük bir ahenkle anlatım bütünlüğü sağlanmıştır. Atatürk’ün yazdığı her metinde bu hassasiyeti görmek mümkündür. 

 e.Sunma ( Beden Dili ) Atatürk’ün gerek arşiv kayıtlarında yer alan görüntüleri gerekse de fotoğrafları incelendiğinde önemli bulgular elde etmekteyiz. Bunlar, sırasıyla cesaret, kararlı bakış, olgun ve vakur bir tavır, karizmatik duruş, bakımlı ve sağlıklı bir vücut, dengeli bir duruş ( yere dik ve doksan derece ), yere sağlam basan - tiyatro diliyle, sahneyi dolduran-, tüm resimlerinde odak olan, temiz ve uyumlu giyim tarzı, uygun aksesuar vb. beden dili mesajları göze çarpmaktadır. Gerek poz verirken gerekse de doğal çekilmiş fotoğraflarında daima baskın bir beden dili dikkati çekmektedir. Atatürk’te, savunucu ( kapanmış ) beden dili göstergeleri yerine, açık jest ve mimiklerin etkin olarak kullanıldığı gözlemlenebilmektedir. Bütün bunların yanında Atatürk’ün, dönemindeki yerli-yabancı liderlere oranla daha baskın ve etkileyici bir beden diline sahip olduğu kabul edilebilir. ATATÜRK’TE ÜST DİL VE LİDERLİK Üst dil bahsinde, üst dilin şiir diliyle arasındaki bağlantıya değinmiştik. Üst dil, dil becerilerinin en üst basamağı olduğu kadar, insanı etkileme sanatlarının (ikna-hitabet) da biricik nesnesidir. İkna stratejileri daha çok akılcılık içerirken, hitabet teknikleri de duygulanımı ve artistik bir beceriyi içerir. İkna ve hitabetin ortak yönü söz konusu edildiğinde ise karşımıza gene üst dil çıkacaktır. Üst dilin amacı; uyum, ahenk, denge, ritim, ölçü gibi dil estetiğini içine almak, bilgi vermekten çok duygulandırmak ve bu yolla hedef kitleyi ikna etmek olduğuna göre, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze bu dile hâkim olabilen liderlerimizi kısaca hatırlatmakta yarar bulunmaktadır. Divan sahibi (Muhibbi Divanı) Muhteşem Süleyman, Avni mahlasıyla şiirler yazan Fatih Sultan Mehmet, İlhami mahlasıyla şiirler yazan III. Selim, edebiyat ve şiire düşkünlüğüyle bilinen II. Mahmut, Muradi mahlasıyla şiirler yazan IV. Murat gibi padişahlar, dikkat edileceği üzere, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü en ses getirici liderleridir. Aynı yaklaşımla çağımız liderlerine bakıldığında; şarkı söyleyen, şiir okuyan, şiir yazan, başbakan ve cumhurbaşkanlarının bulundukları döneme liderlik tarzlarıyla damga vurdukları görülecektir. Peki, Atatürk’ün şiir sanatına olan yakınlığı nedir? Atatürk’ün şiir yazdığını biliyoruz. Bunun yanında Tevfik Fikret ve Namık Kemal gibi şairlerden etkilendiğini de kendi ifadelerinden anlayabilmekteyiz. Diğer taraftan, Atatürk’ün Rumeli türkülerine olan düşkünlüğünü, zeybek oynadığını, vals yaptığını ve hepsinden önemlisi yazdıkları ve söylemleriyle dille yatıp dille kalktığını ve 1932 yılında da Dil Devrimini gerçekleştirdiğini çok iyi biliyoruz. Şimdi de üst dilin metinlerde nasıl yer bulduğuna Atatürk’ün eserlerinden yola çıkarak değinebiliriz. Bu bölümde vereceğimiz örnekler sınırlı olacaktır. Çünkü Atatürk’ün her sözünü ele aldığımızı düşündüğümüzde buna bir makale değil, birden çok kitap ancak karşılık gelebilir. Hitabet sanatında sözcükler bilimsel tekniklerle işlenir. Bu tekniklere Atatürk’ün söylemlerinden örnekler verecek olursak: 

1. Kavram karşıtlığından yararlanmak(3): “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum!” “Geldikleri gibi giderler.” Bu iki söz öbeği dikkate alındığında; karşıtlığın işe koşulduğu ve bunun yanında ritmik ve ahenkli bir söyleyişe ulaşıldığı göze çarpar. 

 2. Ses yinelemelerini kullanmak(4): “Yurtta sulh, cihanda sulh.” “Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur.” “Çünkü,Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.” 10. Yıl Nutku’ndan alınan son paragrafta altı çizili olan sözcüklerin yinelendiği ve ayrıca kalın siyahla yazılı “-dir” bildirme kipinin dört kez kullanılarak adeta uyak oluşturduğu dikkatlerden kaçmayacaktır. Yinelemelerin yarattığı ritim, metne, şiirsel bir uyumun yanında estetik bir bütünlük de katmaktadır. 

3. “ya ….. ya” kalıbını kullanmak: “Ya istiklal ya ölüm!” Buradaki ifadede “ya …. ya” bağlacı kullanılarak hem bir şart ortaya konmuş hem de zıtlıklardan yaralanılarak anlatım güçlendirilmiştir. 

4. Üçlemelerden yaralanmak(5): “Türk, övün, çalış, güven !” “Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim.” “Zafer , zafer benimdir, diyebilenindir. Başarı ise başaracağım, diye başlayarak sonunda başardım, diyebilenindir.” Sözcüklerin üçleme yoluyla kullanımı, hem ahenk hem de akılda kalıcılık açısından liderlerin tercih ettiği şiirsel anlatım yollarından birisidir. Örn.: “Geldim, gördüm, yendim.” 

5. Güçlü eylem (6), ad ve sıfatları kullanmak : İnönü Savaş Alanında Metristepe'de Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı İsmet Paşaya ( Nutuk’tan ) “Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü Meydan Savaşlarında yüklendiğiniz görev kadar ağır bir görev yüklenmiş komutanlar pek azdır. Ulusumuzun bağımsızlığı ve varlığı, çok üstün yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silah arkadaşlarınızın duyarlığına ve yurtseverliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun ters alınyazısını da yendiniz. Düşman çizmesi altındaki kara yazılı topraklarımızla birlikte bütün yurt bugün, en kıyıda köşede kalmış yerlerine dek utkunuzu kutluyor. Düşmanın yurdumuzda yayılma tutkusu, dayancınızın ve yurtseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu. (…)” Paragrafta altı çizili sözcüklere dikkat edildiğinde; eylem, ad ve sıfat görevindeki sözcüklerin ne kadar özenle seçildiği ve bunun yanında bu sözcüklerin güçlü anlamlar ifade ettiği fark edilecektir. Yukarıdaki paragraftan hareketle son olarak değineceğimiz lider özelliği de olumlu sözcükler yoluyla hedef kitleyi harekete geçirebilmektir. Onlara güven vermek, onları umutlandırmak ve bir ülküye ait hissettirebilmektir. Bunu başarmanın yolu da olumlu bakış açısı ile sorun çözme becerilerinden geçer. Atatürk’te bu iki becerinin gelişmiş olduğu bir gerçektir. Atatürk’ün liderliği ile üst dil arasındaki ilişkiyi daha geniş kapsamlı ele almak mümkündür. Atatürk’ün metinlerinde yer alan betimlemeler, imgesel anlatımlar, somut-canlı sözcükler, benzetmeler, ad ve deyim aktarmaları, uzak çağrışımlar vb. şiir dili tekniklerinin (Bkz. Doğan Aksan) de incelenmesi ayrı bir araştırma konusudur. Bilinmelidir ki, liderin en önemli vasfı; dil becerilerini etkin bir şekilde kullanabilmek, dil duyarlılığı ve dil bilincine sahip olmak, kullanacağı sözcüklerle şiir dilini yakalayarak üst dile erişmektir. Böylece lider, Mevlana’nın dediği gibi “Aynı dili değil, aynı duyguları konuşanlar başarabilir.” özdeyişine uygun olan dili yakalamış olacaktır. Atatürk, bu dili yakalayabilmiş dünyadaki ender liderlerden birisidir. 

DİPNOTLAR (1) Aksan, Doğan ( 1999 ); “Şiir Dili ve Türk Şiir Dili”, Ankara, Engin Yayınevi, s.8 (2) Özakman, Turgut ( 2005 ); “Şu Çılgın Türkler”, Ankara, Bilgi Yayınevi, s.600 (3) Aksan, Doğan ( 1999 ); “Şiir Dili ve Türk Şiir Dili”, Ankara, Engin Yayınevi, s.113 (4) Aksan, Doğan ( 1999 ); “Şiir Dili ve Türk Şiir Dili”, Ankara, Engin Yayınevi, s.205 (5) Özçay, Müjgan ( 2001 ); “Sesler, Sözler, Etkiler”, İstanbul, Günışığı Kitaplığı, s.149 (6) Özçay, Müjgan ( 2001 ); “Sesler, Sözler, Etkiler”, İstanbul, Günışığı Kitaplığı, s.148 KAYNAKÇA AKSAN, Doğan ( 1999 ); “Şiir Dili ve Türk Şiir Dili”, Ankara, Engin Yayınevi. ÖZAKMAN, Turgut ( 2005 ); “Şu Çılgın Türkler”, Ankara, Bilgi Yayınevi. ÖZÇAY, Müjgan ( 2001 ); “Sesler, Sözler, Etkiler”, İstanbul, Günışığı Kitaplığı.


Bu makalem Kara Kuvvetleri Dergisi 39. sayısında yayımlanmıştır. 

Hiç yorum yok