İktidarları Ayakta Tutan Kudret
Devletin görevleri; halkın güvenliğini sağlamak, adaleti
uygulamak, ekonomiyi yönetmek, sağlık ve eğitim gibi hizmetleri sunmak ve
ulusal güvenliği korumaktır.
Vatandaş ise, devletin koyduğu yasalara uymak ve vergi
ödemekten sorumludur. Devlet ve vatandaş arasında görevler açık ve net bir
şekilde tanımlıdır.
Bu yazımızda, vatandaşın mükellefi olduğu en önemli unsur,
vergiden bahsedeceğiz. Devletin idamesinde vatandaştan toplanan vergiler başı
çeker. Site devletlerinden bu güne, devlet olma vasfını taşıyan tüm yapılar,
vergi mükellefiyetini ortaya çıkartmıştır. Kayıt dışı ekonominin olduğu
ülkelerde devlet vasfını yitirmekte ve adalet ilkesi bertaraf edilmiş olmaktadır.
Şöyle izah edelim, bir hekime gidiyorsunuz, ödemeyi nakit alıyorum, diyor.
Başka bir hekime gidiyorsunuz size İBAN veriyor, bu hafta iki kere başıma
geldi, sanki anlaşmış gibi aynı muayene ücretini aynı şekilde alıyorlar. Bu
bahsettiklerimiz, maddi açıdan belirli bir refah grubunda olan ve eğitimli
insanlar, yani hekimler. Peki esnafta durum nedir? Geçen gün halı yıkattık,
malum kış geliyor. Kallavi bir ücret talep ettiler; ama ya elden ya da İBAN ile
diye de telefonda koşullarını ilettiler. Bugün sanayide aracımın klima ayarına
baktırmaya gittim. Esnaf ama ya elden ya da İBAN deyiverdi. Çocuğun odasına
birkaç düzenleme yaptırmak istedik. Usta da ya elden ya İBAN demez mi? Bitmedi,
elektrikli süpürgenin kablosu arızalanmış. Yenisini istedik geldi ama gene
İBAN’la. En basiti, haftada iki kere gelen sucumuz. O biraz insaflı sadece
elden alıyor. Şaka bir yana, Türkiye’de esnaf tarihinde görülmemiş bir özgürlük
ve özgüven içerisinde. Muhalefet ise, bunu bir türlü göremedi, anlayamadı.
Esnaf için iki kelimden birisi, zam geldi n’apalım, oluyor. Haksız da sayılmaz,
zam gelince o da üzerine koyuyor. Ama vergisini ödemiyor. Peki çalışan kesim
için öyle mi? Maalesef tam tersi. %15’ten başlıyor ve yıl sonunda maaşlardaki vergi
kesintisi %40’ları buluyor. Çalışanın vergi kaçırma gibi lüksü yok. Maaşını
almadan devlet vergiyi oracıkta kesiyor. Buna kimsenin bir itirazı da yok
ancak, çalışanlarına uyguladığı sistemi, esnafa reva görmüyor. Esnaf, bir de
vergi ödersek ne olcek halimiz, diye tutturunca sanki haklıymış gibi muamele
görüyor. Peki sanayici kesim için durum nasıl? Büyük bir firmanın sahibiyle
sohbet ederken, kim vergi kaçırmıyor ki, deyiverdi. Bu hiçbirimiz için bir
sürpriz değil.
Şöyle bir tablo çıkıyor. Sanayici ve esnaf aslında sıkıntı
içindeymiş gibi feveran etse de sabit gelirli çalışanlardan çok iyi durumdalar.
Ve sanki kendileri lehine bir ayrımcılık yapılmış gibi bir izlenim elde
ediyoruz. Böyle olunca da esnaf ve sanayici tarihte görmedikleri bir özgürlük
içinde işlerini görüyorlar. Kuaför, kuru temizleme, tamirat, lastikçi, araba
yıkamacı vd. hangi birisi ne kadar vergi ödüyor, hiç düşündünüz mü? Sanayici
aldığı teşvikler, vergi muafiyetleri, seçim öncesi kendilerine verilen
krediler, vergi afları ile hiç olmadığı kadar refah içindedir.
Bir devletin yönetsel, ilkesel haritası vergi adaleti ile
tecelli eder. Diğer türlü ona devlet denilemez. Bilinmelidir ki enflasyonist
ortamlarda kazançlı çıkanlar daima kayıt dışı kazananlar olmaktadır. İşte onlar
da oy tercihleriyle bu refahı ve özgürlüğü yaşamakta ısrar etmekte ve
birinciliği kaptırmak istememektedir. İşin aslı budur.
Yorum Yap