Blogger tarafından desteklenmektedir.

Arabayla Yünanistan Seyahati (Gezi Notları)

 







 

Tekirdağ üzerinden İpsala’ya geliyorsanız yolun iki şeritli ve yoğun olduğunu hatırlatmakta fayda var. İpsala Sınır Kapısı, çalışan iki gişesiyle yoğun zamanlarda ulaşım planınızı altüst edebilir. Kapı’nın hangi saatlerde yoğun olduğunu araştırıp yola çıkmanızı hatırlatalım. Çünkü biz, sekiz saat sıcakta, Gümrük yolunda beklemiş olduk. Aynı hatayı dönüşte yapmadık.

Gümrüğe girişte, araç için “yeşil sigorta” mutlaka yanınızda olmalı ve ayrıca, yeni “çipli ehliyetlerinizi” de unutmayınız.

Kirpi Sınır Kapısı’nın geçtikten sonra sizi, yemyeşil bakir bir doğa çiçekleriyle karşılıyor. Envayi çeşit ağaç, daha önce görmemiş olabilirsiniz, otoyolu ortadan ayıran refüjler çiçeklerle donatılmış. Sizden başka bir araç görmeniz de pek olası değil. Yol üzerinde hiçbir şekilde yapılaşma yok. Otoyol üzerinde, neredeyse, her 20 km’de bir gişeye para ödüyorsunuz. En sıkıcı olan da buydu açıkçası. Her gişede, 0,6 -2,4 avro arasında tahsilat yapılıyor.

Yunan tabelalarını okumanız zor olabilir ve bu konuda kısmır davrandıklarını da söyleyebiliriz. Nereye, kaç km kaldı pek açıklanmıyor. O nedenle, navigasyon kurtarıcı oluyor. Bir de Yunan alfabesini öğrenmeye çalışmanız işinizi kolaylaştıracaktır.

Otoyol üzerinde dinlenme noktaları yapılmış ama sinek, koku ve pislikten durasınız gelmiyor. WC’ler ücretsiz ama pis. Selanik-Atina arasına özenilmiş ve dinlenme tesisi yapılmış. Araçlar için gölgelikli park alanları bile düşünülmüş ama Selanik’ten sonrası için.

Yunanistan, her tarafı koylarla çevrilmiş ve  yapılaşmanın olmadığı muazzam bir ülke konumunda. Bizim ülkemiz bu imkanlara sahip olsa boş bir tane koy bulmanız hayal olurdu. Yunanlılar, doğaya önem veren bir millet ve doğayla iç içe yaşıyorlar.

Benzin fiyatları 2,4 avro civarında. Türk lirasına göre pahalı gibi olsa da, 70 lira olarak düşünseniz de avronun 30 misli olduğunu hesapladığınızda 210 lira olması gerekirken Yunanlılar için ucuz olduğu söylenebilir. Yeme-içme olarak bakıldığında da bizlerin aldığı gıdanın 30 misli bir fiyat olması gerekirken neredeyse iki katı bir ödeme yaptığınızı söyleyebiliriz. 1,5 litrelik 6’lı su 0,4 avro. Gerisini siz hesaplayıverin.

Çeşit çok olsa da ekmek ve suyun pek bir tadı yok. Marka değeri taşıyan Yunan salatası, söğüş üstüne kalın doğranmış soğan ve peynirden ibaret. Etler ala sulu sevenler için tercih edilebilir ama yenilecek tadı yok. Makarna ya da pilav sanki hiç komşuluk yapmamışız gibi bizim lezzetten yoksun. Neticede gastronomi olarak düşünüldüğünde, yerli ve milli tadı sevenler için Yunanistan bir hüsran olabilir. Yıllar önce adalara gitmiştik ve sadece barbunya pilakinin bizim lezzete yakın olduğunu test etmiştik. Onun dışında balık ürünleri tercih edilebilir. Bu konuda iyi olduklarını söylemeye gerek yok.  Bir de Türk kahvesine Yunan kahvesi demeleri ve bu konuda ısrarcı olmaları akıllara turşunun limonlu mu sirkeli mi olduğunu getiriyor.

Gerek şehir içinde gerekse de şehir dışında otobüs, kamyon, pikap ve binek araçlar Antik Yunan Dönemi’nin naif birer temsilcisi konumunda. Fakirlikten mi, lükse düşkün olmamaktan mı bilinmez bir acayiplik gözünüze çarpıyor. Binek arabalarda cabriolar tercih edilmiş. Küçük ve iki kapılı, boyası dökülmüş her markadan araçlar…

Tatile gelecekler için önemli bir uyarıdır. İtalya, İspanya gibi Yunanistan’da da siesta (şekerleme) saatlerine dikkat etmelisiniz. Pazar günleri birkaç bakkal ve pastane dışında, turistik tesisler hariç, her yer kapalı. Hafta içlerinde ise saat 14.00 itibariyle kepenkleri indiriyorlar. Restoranlar adeta sinek avlıyor. Akşam 19.00’dan sonra hayat canlanıyor. Plajlarına gelince çok kalabalık değil, kaliteli restoranlarla çevrilmiş ama bizden çok farklı. Koskoca plajda bir-iki adet restoran görebiliyorsunuz. Kumsallar zaptedilmemiş ve halkla barışık.

İlaçlama sıkıntısı mı vardır, bilemiyorum besili sivrisinekler akşamları kabusunuz olabilir, bu konuda tedbirli olmaya özen gösteriniz. Özellikle sınır kapılarında karasinek ve sivrisinekler için arabanızda sivrisinek kovucu losyon bulundurmanız faydanızadır.

Gelelim milli-manevi değerlerine. Yunanlılar neredeyse her eve bayrak asacak düzeyde milliyetçi bir toplum. Kavala girişindeki büyük tabelada Kıbrıs haritası çizilmiş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bölgesi kanlı resmedilip altına da Yunanca ve İngilizce “unutma” yazılmış. Tanıştığımız Yunanlıların yarısı çok misafirperver ve konuşkandı. Diğer yarısı ise, Türk olduğumuzu anlayınca (arabanın plakasından) bizimle bırakınız sohbet etmeyi yüzlerini çeviriyorlardı. Türkiye bu konuda Yunanistan’dan fersah fersah ileride altını çizmiş olalım. Market önünde tam aracıma bineceğim, bir adam geldi. Çat pat Türkçe konuşarak, hoş geldin, dedi. Adam beni bırakmadı adeta. Yunan olduğunu ama 2016’da Müslümanlığa geçtiğini ibadet açısından zorluklar yaşadığını, Müslüman olduğu için eşinin onu terk ettiğini, bir Türk kadınla evlenmeyi düşündüğünü anlattı. Asıl ilginç olan telefonunu açıp Türk-Yunan bayraklarından resmedilmiş avatarını gösterdi. Sonrasında da dinlediği müzik listesini açtı ve İbrahim Tatlıses, Bülent Ersoy, Muazzez Ersoy şarkılarını yüklemiş. Bülent Ersoy’un çok iyi sesi olduğunu da söylemeyi ihmal etmedi.

Dedeağaç ve Kavala’da Türk yoğunluğu fazla olduğu için Türkçe bilenlerle karşılaşıyorsunuz. Hatta Türkiye’den mübadele yoluyla gelenler, yaşlı Yunanlılar, Taksim olayları neticesinde dönenler, size sürpriz yapabilirler. Markette kızım, şekerli bir yiyeceği yemek istedi, biz de olmaz, diye diretince yaşlı bir kadın şöyle dedi, ben sana alayım. Yunanistan’da İngilizce iletişim pek yaygın değil. Gençler konuşabiliyor ama orta yaş ve üstü bilmiyor. Türkçe ise belirttiğim bölgelerde yaygın. Onun dışında telefonunuza yükleyeceğiniz Yunanca-Türkçe çevirici ile derdinizi telefona yazıp onlara okutabilirsiniz. Çok etkili oluyor. Bir enstantane, Yunanlılarda da bizler gibi yazlıkçılık var. Şehirlerin dışında yazlık modası bir hayli yaygın.

Tarihi ve turistik yönden bakıldığında, tarihlerine sahip çıktıkları bir vakıa. El değmemiş doğası ve medeniyete beşiklik etmiş tarihi ile Yunanistan az ötemizde, çok içimizde bir ülke. Türkiye ile günümüz açısından kıyaslandığında ise, Türkiye’nin en az 30 yıl ileride olduğunu söylemek mübalağa olmaz. Osmanlı tarihinin izlerini ise, her yerde görmeniz mümkün. Bir sohbet esnasında Turan OFLAZOĞLU şöyle demişti: “ Macaristan’da Zigetvar’a gittiğimde, Kanuni’nin türbesini gördüm. Çok yalnızdı ve sessizdi. O iştiyak ile Türkiye’ye dönünce “Kanuni” adlı eserimi yazdım.” Osmanlı’nın yalnız ama mağrur eserlerini görmek, tarihteki bilim ve felsefenin merkezine inmek, doğa güzelliklerini keşfetmek, mavi bayraklı sularda serinlemek isterseniz kendinize bir iyilik etmeniz olasıdır.

Kavala kurabiyesi adettendir, gidilince yeniliyormuş. Börekçide, tatlıcıda, pastacıda her yerde Türkçe bir levha görebilirsiniz. Şeker düzeyi yüksek kurabiyeden sadece birkaç lokma almanız tavsiye edilebilir. Görseldeki kurabiyeci onlardan bir tanesi.

Yunanistan’a gelinirse ilk uğrak noktamız her vatandaşımız gibi Büyük Ata’mızın eviydi. Sevindirici olan ise, genci yaşlısı, açığı kapalısı sıra halinde ziyaretlerinin gerçekleştiriyordu. Bayramlarda yaşadığımız kötü deneyimlerden hem de yoğunluktan kaçma nedeniyle yurt dışlarını tercih ettiğimizi söyleyebiliriz. Gelin görün ki bizim emniyet şeridini ihlal eden güruh burayı da keşfetmiş. Atatürk Evi’ni ziyaret eden bir vatandaşımız, Atatürkçü düşünceye ne kadar yabani olduğunu adeta tescilledi. Hepimiz kuyrukta beklerken iyi giyinimli orta yaşlarda bir bey bir anda önüme geçip, güya yandaki panodaki bir yazıyı okuyormuşçasına, öne kaynak yapmaya çalışmaz mı? Bu terbiyesizliğine imkan tanımadığım gibi  sıradakileri de inceden uyardım. Evin maneviyatına ters düşecek bir öfke patlaması yaşamam an meselesi idi. Galiba o beyefendi, “Gardrop Atatürkçüsü” tabirinin tezahürüydü.

İyi seyahatler!


1 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsın dostum. Kendimi orada gibi hissettim. Yaşadığın ve bize yaşattığın bu deneyim bana şunu hatırlattı. İçinde bulunduğun durumu net görmek istiyorsan mutlaka dışarıdan da bak. Ve hem de farklı açılardan bak.

    YanıtlaSil