Sorunlu Kişilerle Baş Etme
İnsanın
misafir gibi gelip gittiği bir dünya ve sınırlı bir yaşam süresi… Şairin
değişiyle “öncesizden sonrasıza yürürken adım adım”... İnsan, yaşama anlam katma
telaşına düşüyor. Sınırlı bir zaman dilimi içinde kimi inancı gereği ahireti
kimi de bu dünyayı hayal ediyor. Tüm bunların kesiştiği ortak nokta ise,
yaşamı sorgularken gerek bu dünyada gerekse de öbür dünyada daha huzurlu ve
daha mutlu yaşayabilmenin yollarını arayışı içeriyor.
Telafisi
olmayan tek şey zaman. Prof. Dr. Özdemir Nutku da “Yaşamın provası yok!” derdi. Öyleyse
akıp giden bu zamana hükmetmenin tek yolu, onu daha iyi yaşayabilmekten
geçiyor. Geçende Örsan Öymen’in bir yazısı okudum. Kierkegard’dan, Niçe’ye,
Niçe’den Kant’a kadar, filozoflar mutlak mutluğu tartışıyor. Sonuç: Olmadığı!
Hayat, tüm gerçekliği ile bizi sınıyor. Kimi zaman mutlulukla; kimi zaman da
mutsuzlukla. Bize düşen ise, hayatımızı bilerek zehretmeden, sınırlara
hapsolmuş zamana bir nevi kontrol bende diyebilmek. Bu yazıda bunun reçetesi
üzerinde duracağım. ,
Mutlu
insanın en önemli aracı ise iletişim. Tatmin edici iletişim yaşayan ve yaşatan
insanların daha uzun ömürlü oldukları, bağışıklık sistemlerinin daha güçlü
olduğu bir vakıa. Hal böyle olunca, bize düşen ise, insanlar arası ilişkilerde
mutluluk verecek iletişim süreçlerinden en önemlisi çevremizdeki doğru kişileri
bulmaktır. Doğru, kime göre? Evet bu görece olsa da, bize mutluluk veren,
kendisiyle barışık kişilerden “doğru” olarak bahsediyoruz. Araştırmalar
gösteriyor ki, çevremizin bir ortalamasıyız. Yani, kimlerle berabersek onlar
gibi düşünüyor, onlar gibi hareket ediyoruz. Bu her şeyden önce “uyum yasası”nı
da içeriyor. Ortam bozucu, agresif, inatçı, çıkarcı, sürekli başarılarından
bahseden, yalancı, dedikoducu, narsist vb. gibi kişiler çevrenizde ise, bir
zaman sonra onlara benzemeye ya da onlar gibi sağlıksız iletişime gark olmaya
başlıyoruz. Çözüme gelelim.
Vah
vah, çok üzülüyorum onun için, yaptığı yanlışların nedeni şu, idare edelim
gitsin, daha yeni şu sıkıntıya düştü vb. kabullenmeler aslında mutsuzluğunuzu
perçinlemenin bir aracıdır. Bizler psikiyatr ya da psikolog değiliz. Hatta
rehabilite merkezi hiç değiliz. Sorunlu insanlara acımak, onları idare etmek,
hoş görmek, korumak gibi yardımcı olmaya çalışmak tecrübelerim gösterdi ki
nafile bir çabadır. Çünkü gün geliyor silahını size doğrultmaya başlıyorlar.
Etraflarında kimse kalmadığı için siz sahipleniyorsunuz, tüm güçlerini, tüm
saçmalıklarıyla size yöneltiyorlar. “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla
döşelidir.” sözü, tam da anlatmak istediklerimizin bir özetidir.
Sorunlu
olan, iletişim kuramayan, ortamı bozan, kişilik bozuklukları sırıtan, öfke
patlamaları yaşayan, tutarsız, dedikoducu, saldırgan, narsist kişilerle baş
etmenin en etkili yolu, onları çevremizden uzaklaştırmak ve manipülasyonlarına,
duygu sömürülerine asla izin vermemektir.
Çünkü cebinizde taşıdığınız bu akrep gün gelir sizi sokar. Bu dünyaya
ikinci kez gelme şansımız yok. Öyleyse, Polyannacılık da yapmadan bu tarz
kişilerin hep olacağını bilerek, temkinli olmak ve yaşamda “sınırlı” huzuru-mutluluğu
bulmak adına onların dünyasından çekilmek en kestirme yoldur. Başka dünya yok! Bir
yerde okumuştum, diyordu ki: “Sorunlu bir hayatınız varsa çevrenizde mutlaka
sorunlu insanlar vardır.”
Yorum Yap