Kalbine Birini Ismarlıyorsun Gelmiyor (M.Karaosmanoğlu'nun Şiirleri Üzerine)
Hocam, Doç. Dr. Mustafa Kırcı, kendisi gibi çok sevdiğim
felsefeci, tiyatrocu A. Turan OFLAZOĞLU için “Ferdiyet ve şahsiyet üzerine
kurulu, romantik bir ben!” derdi. İnsanın tekamülünde fert olabilmek (bireyden
farklı) ve bir şahsiyet taşıyabilmek oldukça önemli olsa gerek. Mustafa
Karaosmanoğlu’nun son şiir kitabında da – diğerlerinde olduğu gibi- bu
bütünlüğü çok iyi fark ediyoruz. Karaosmanoğlu, birçok şair gibi geçmişte
biriktirdiklerini çeyiz sandığından birer birer çıkartıyor. Yahya Kemal,
kendisini tarif ederken “Kökü mazide olan bir atiyim (geleceğim).” diyerek
geçmişin terkisinde biriktirdiklerini geleceğe taşıyordu. Hilmi Yavuz, her
entelektüelin geçmişi yaşadığını, aydın ile arasındaki farklarının ise, geçmiş
ve gelecek olduğunu dile getirir. Karaosmanoğlu’nun şiirlerinde geçmiş, tüm
duyularımıza hitap eder. Entelektüel bağlamda, felsefeyle yoğurduğu şiirlerinde
geçmişin muhasebesi ve gelecek adına bir arayış göze çarpar.
Tek’lerden bire ulaşmak… İki tek, iki yalnızdan başka bir
şey değildir. İşte Karaosmanoğlu “bir”e varmayı hedeflediği şiirlerinde kendi
yalnızlığından çıkmayı, diğeriyle birlikte bu yalnızlığı bertaraf etmeyi bir
gaye edinmiştir. Karaosmanoğlu’nun şiirlerindeki mazmunlar, aşık-maşuktan
ziyade: Çocuk, anne, kent, şehir, bulvar, tenha sokaklar, yağmur, bir mimar
içgörüsüyle evler, duvarlar olarak yer bulur. Karaosmanoğlu, bireyin kendini
anlamlandırması yolunda, modern insanın kendine yabancılaşmasındaki açmazı,
aradığı insan(lar) yoluyla çok iyi dile getirmektedir. İşte bunun için de
kullandığı mazmunlar adeta cinsiyetsizdir.
Şiir kitabını okurken aklıma hep Yusuf Atılgan’ın “Aylak
Adam” romanı geldi. Bilindiği üzere, Türk Edebiyatı’nda okunması gereken
romanlar içinde ilk sıralarda yer alır. Roman karakteri C. (isimsiz), dadılarla,
varsıl bir ailenin çocuğu olarak büyür. Herhangi biri işi yoktur ve kira
gelirleriyle yaşar. Aldığı eğitimleri ve kazandığı deneyimler neticesinde
entelektüel bir yabancılaşma içine düşmüştür. Buradan çıkışının da ancak bir
sevgiliyle mümkün olduğuna inanmış (“Anayurt Oteli”nde olduğu gibi) ve buna
rağmen o sevgiliyi bir türlü bulamamıştır. “Biliyordu; anlamazlardı.” diyen C.,
günümüz modern insanının içine düştüğü bireysel tatmin çelişkisinin bir
sonucudur. Karaosmanoğlu ise, bu yabancılaşmayı, çevresinde gördüğü,
biriktirdiği sevdikleriyle aşma muhasebesini güder. Gündüz vakti elinde lamba,
“İnsan arıyorum.” diyen Sinoplu Diyojen gibidir. İnsanın kendini aşmasını,
hayata tutunmasını “Aylak Adam” romanında olduğu gibi bir kişide değil; birden
çok kişide arayan bir şair Karaosmanoğlu…“Aylak Adam” romanında “ (…)Bungun bir
havaydı.” derken “bungun” ifadesinin bir benzerini “Halbuki akşam ne kadar
bunlu” “Hüzün Galiba” adlı şiirde Karaosmanoğlu da diyecektir. Şiirlerindeki
kapalı anlatım: İmge yoğunluğu (ama göstermeden) ile içe-kapanık soyut şiiri
ortaya çıkartıyor. Karaosmanoğlu, düz gerçeklikten, somut olandan bilinçli bir
kaçış içerisinde ve bu aynı zamanda fertten topluma uzanmayı amaç edindiğini de
gösteriyor.
Karaosmanoğlu’nun bu son şiir kitabı “Sırt Sırta Vermiş
Kelimeler”, şiir ufkunda ustalık eseri olarak değerlendirilmelidir. Şiirleri
okurken: “Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi (Attila İlhan)” dizelerini
çağrıştıran “alışılmamış bağdaştırmalar”, adeta Attila İlhan’ın şiirlerden
aktığı hissini veriyor. Cahit Koytak, İsmet Özel, Ahmet Arif birer birer imge
dünyama değen şairler olarak da Karaosmanoğlu’nun şiirlerinde resmigeçit gibi
yer alıyorlar.
“bütün hayallerini taammüden öldürmüş / bir gece katiliyim
…”, “bana iftira eden bir kelimenin peşine düştüm”, çünkü ben kaç kelimeyle
yıkılacağımı orada tahmin etmiştim”, “kelimeler kayboldu sokaklarda”, “zarfına
bir parça kendimi koyduğum o mektup”, “hayattan arta kalmış şarkılar
söylediler”, “her şey biraz daha azıcıktı aramızda”, “haftaya ceza kesmiş
yorgun bir cuma gibi”… örnekler çoğaltılabilir. Karaosmanoğlu, şiirlerinde
felsefeyi de hiç ihmal etmiyor. Bakınız: “ne sen kendinden bir fazlasın bu
dünyada / ne de ben benden bir tutam eksik”
Dil ve anlatım özelliği olarak: Göstere göstere kibirli kelimelerden
kaçınıldığı, Türkçenin tertemiz aktığı ve özellikle zıtlıklarla oluşturulmuş
dizelerdeki imge zenginliği göze çarpmaktadır.
Felsefe, imge ve lirizmin birlikteliğinde şiir yolculuğuna
çıkmak isterseniz, yanınıza alın derim.
Sırt Sırta Vermiş Kelimeler
Yorum Yap