Blogger tarafından desteklenmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu ve Concorde Yanılımı Teorisi (Muhalefete Çıkış Yolları)

 



 

 

Ünlü bir hikaye vardır. Öğretmen, öğrencisine bir resim çizmesini ve resmin altına da beğenmediğiniz yerleri kırmızı kalemle işaretleyiniz yazısını eklemesini söyler. Resim tamamlandıktan sonra kırmızı kalemle birlikte şehrin metrosunun girişine asılır. Akşam geldiklerinde bir bakarlar ki tüm resim işaretlenmiş. Diğer gün öğretmen, öğrencisine şimdi de aynı resmin altına beğenmediğiniz yerleri yeniden boyayınız, çiziniz ibaresini ekleyiver, der. Resim asılır ama üzerinde hiçbir karalama ve değişiklik yoktur. Öğretmen şunu der: Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Bu yazıda çizmeyi değil, çıkış yolunu anlatmaya gayret edeceğiz.

28 Aralık 2022 itibariyle Metropol Araştırma Şirketi bir anket yayınladı. Aynı gün altı parti bir araya gelerek yeni bir resim etrafında birlik mesajı verdi. Bu tabloyu kuşkusuz Kılıçdaroğlu’na borçlular. Gelin görün ki, anket sonuçlarına göre Cumhur İttifakı halen %40’ı bulunuyor. Geçim sıkıntısı, savaş, siyasi istikrarsızlık, adalet talepleri, özgürlükler vb. cumhuriyet tarihinin en sıkıntılı dönemini idrak ederken, iktidar partisinin halen %40’ı görmesi üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken sosyolojik bir olgudur. Halkın halen iktidardan umut beklemesi, muhalefete bir türlü yönelememesi anketçilerin asıl araştırması gereken konuyu akla getiriyor.

Bilimsel araştırmalar, insanların statükoya bağlı hareket ettiğini, alışkanlıklarından kolay vazgeçmediğini ortaya koyar. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Thaler, insan mantıklı davranmaz, diyecektir. Yani, muhalefetin, “Böyle bir şey olabilir mi?” diyerek diline perseng ettiği mantıklı düşünce sistemi, mevzu insan olunca mantıkla ifade bulamıyor. İktisatı, davranış bilimleriyle izaha çalışan Nobel Ödülü sahibi Kahneman ise, insan duygularıyla karar verir, aklıyla onaylar, diyecektir. Yani muhalefetin ısrarla akıl şablonunu devreye sokması ne büyük bir hatadır. Duygulara hitap edemeyen her kim olursa olsun özellikle ona  Doğu coğrafyasında ekmek yoktur.

Eveleyip gevelemeden baklayı ağzımızdan çıkartalım. Sayın Kılıçdaroğlu Doğu tipi bir lider değildir. Hatta liderlik nitelikleri ne yazık ki kendisinde vücut bulmamıştır. Kitleleri peşinde sürükleyecek, taşı gediğine oturtacak bir lider hiç olamamıştır. İkna kabiliyeti oldukça düşüktür. Konuşma becerisi, retorik, belagat açısından maalesef son derece yetersizdir. Kılıçdaroğlu, İskandinav tipi bir lider olabilir hatta oralarda bir yerlerde olsa son derece de başarılı olurdu. Ama, öyle bir imkanı olamadı. Kılıçdaroğlu’nun güvenilir, zeki, çalışkan, dürüst bir genel başkan olduğunu söylememe gerek yok, ortada. Ancak, lider olmadığı da ortada. Kılıçdaroğlu, 2018’e kadar sermayaden yiyen bir tüccar gibi partisini yönetirken 2018’den sonra kulvar değiştirdi ve doğru bir yola çıktı, buna rağmen müşterisinin güvenini çoğu kez yerle yeksan etmesi, sonrasındaki kulvar değişikliğinde etkili olamadı. Kılıçdaroğlu’nun yerel seçimlerdeki stratejisi son derece tutarlıydı ama aday kendi değildi. Yani, kendisi olsa İstanbul’u ikinci kez kaybedecekti. Yeni yüzler, toplumun duygularına tercüman olan liderler, başkanlar seçim kazanmasında biricik etken oldu. Kılıçdaroğlu’nun iyi bir stratejist olduğu, altı partiyi bir araya getirmesinde de pekişmektedir. Peki, bundan sonra yapması gereken nedir?

Bir an evvel partisini yeni bir yüze (hiç yıpranmamış), 40-45 yaşlarında bir erkek adaya bırakmalıdır. Kendisi onursal genel başkan sıfatıyla, partileri birleştirme misyonunu sürdürmeli ve ileride ihtimal dahilinde olan cumhurbaşkanlığı seçiminde ise, ipi kolaylıkla göğüsleyeceği bir imkan elde etmelidir (Eğer illa cumhurbaşkanı olacağım diyorsa.). Kılıçdaroğlu’nun önündeki engelin kendisi olduğunu daha önceki yazımızda ifade etmiştik. Toplumsal birtakım saiklerle Kılıçdaroğlu tüm kesimlere hitap etmiyor, demiştik. Bir stratejistin asıl başarısı sandıkta değil, sandık gelmeden gönüllerde o seçimi kazanabilmesidir. Bunun yolu da, CHP denildiğinde vatandaşın Kılıçdaroğlu’na sürekli yüklenmesi, eski hatalarını sürekli dillendirmesi hem CHP’yi hem de Kılıçdaroğlu’nu zor durumda bırakmaktadır. En basit sağlaması ise, başında olduğu CHP’nin yıllardır  % 22-26 bandında kendine mesken edinmesi değil midir? Örn. Helalleşme süreci, olumsuz algıyı hatırlatmak açısından - her ne kadar törel dil ikna kalıbıysa da - boşa çekilen bir kürektir. Çünkü iknada altın kural, olumlu yönlerini parlatmaktır. Yaptığın hatayı anımsatıp, helalleşmek değil. Karpuz kabuğunu akla getirmeye kimin hakkı var? CHP'nin vakit kaybına ve fantezilere tahammülü yoktur. İnsanlar aç, işsiz, gelecekten umutsuz, ortalık kırılıyor. 

Muhalefetin oylarının arttırılmasında Kılıçdaroğlu’na büyük görev düşmektedir. Davutoğlu, Şam’da namaz kılacağım, diye yola çıkmış, şimdi Suriyelilerle Ankara’da namaz kılıyor. Babacan, yıllarca bakanlık yapmış, doruktayken -liderlik gösteremeden- görevden ayrılmış. Karamollaoğlu güvenilir bir liderlik sergilese da enerji her şeyin başı… Akşener, eski hızında değil, kritik noktalarda bazen doğru kararlar veremediği görülüyor. Şimdi, eğitimli, donanımlı, güvenilir bu genel başkanlara bakıldığında hepsi maalesef güçlü bir lider etmiyor. Vaziyet bundan ibaret! Evet, kara görünüyor, geliyor gelmekte olan ama geminin de mazotu bitmek üzere. Yelkenleri açma zamanıdır.

Kılıçdaroğlu’na son çağrı. “Concorde Yanılımı Teorisi”: Kişi bir hedefe kilitlenmiştir. Kaybetmeye başlasa da kazanacağını sanarak ısrarla aynı hatayı takip eder ve kendisini yıkıma sürükler. Bilim bu konuda noktayı koymuş. Einstein da: Problemi çözemiyorsan yöntemini değiştir, der. Koskoca CHP içinde 40-45 yaşlarında liderlik özelliği olan, yıpranmamış bir genel başkan adayı da bulamıyorsanız Sayın Kılıçdaroğlu, Tarkan ya da Şahan Gökbakar bu işi gerçekten çözer. En azından halkın duygularına seslenmeyi biliyorlar. 

 

 

 


Hiç yorum yok