Blogger tarafından desteklenmektedir.

Tabiat Boşluğu Affetmez








Aristo, MÖ. “Tabiat boşluğu affetmez.” derken, adeta bir determinizm ortaya koyuyordu.  Spinoza da Einstein da bir deterministti, her şeyin bir sebebi olduğuna ve sonucun bir neden ihtiva ettiğine inanıyorlardı. Tabiat, bu tezleri haklı çıkarmış oldu.

İlkel insan doğayı anlamaya çalışırken, büyüyü keşfetti. Büyü yaparken dans etti, şarkılar söyledi, fetişten yararlandı rol yaptı, avının resmini çizdi, heykelini dikti. Böylece sanat, hayata anlam katan bir değere dönüştü. İnsan, sanat ve din yoluyla evrenin hakikatini bulmaya çalışırken bilimi keşfetti. Bilim yoluyla sorularına yanıt aramaya başladı. Bütün bunları niye anlatıyorum, insanoğlu doğaya hükmetme isteğinden hiç vazgeçmedi.

İlkel pagan inancına bakıldığında, inanan insanın doğaya hükmetmekten ziyade doğayı bütün içinde kabul edip, doğanın yasalarına karşı gelmediği anlaşılır. Doğayla barışık bu inanç, bizim kültürümüzde de vardır. İleriki aşamada şamanizmin de doğayı korumayı ve hepsinden öte doğaya saygı duymayı içerdiği bir gerçektir. Peki günümüz insanı “modern insan(!)” için durum nedir bir ona bakalım:

Denizlerin kirletilmesi, deniz canlılarının yok edilmesi, blinçsiz ve kasıtlı avlanma,

Kyoto protokolüne uyulmaması ve fabrika bacalarının filtrasyonunun tam olarak sağlanamaması, egzoz gazları, katı yakıtlar, havayı temizleyen ormanların çeşitli amaçlarla (ticaret, terör) yok edilmesi, yakılması,

Yer-altı sularının blinçsiz kullanımı, suların kirlenmesi, Fatsa’daki gibi siyanürle altın arama faaliyeti neticesinde kanser vakalarındaki artış ile yer-altı sularının ve nehirlerin kirlenmesi,

Nükleer enerjiye bağlı facialar ve çevrenin tamamen yok edilişi,

Ağaç kesimi nedeniyle erozyona bağlı seller,

Katı yakıtlar, sera etkisi, dikey kentleşmeler sonucu iklimin değişmesi ve doğal hayatın dengesinin bozulması, buzulların erimesi, kasırga ve büyük fırtınalar,

Doğadaki canlıların, doğal hayattan kopması ve dengenin bozulması, çekirge istilaları, keneler vb. ve bulaşıcı hastalıklardaki artış,

Doğayı tahrip etme ve oradaki canlı yaşamını tehdit etme, dengeyi bozma, Uzungöl örneğinde olduğu gibi doğal görünümün alt-üst edilmesi, HES’ler,

Blinçsiz ve aşırı tüketim, nüfus artışı, savaşlar,

Zararlı kimyasalların doğayı tahrip etmesi, zirai ilaçlar ile GDO’lu gıdalar sonucunda tarım ekolojisinin bozulması,

Tüm bunları bir araya getirdiğimizde insanın doğayla mücadelesinde kaybedeceği açıktır. Son Kovid-19 bize bunu fazlasıyla idrak ettirmektedir. Doğa; depremler, göktaşları, yanardağ püskürmeleri yoluyla da hıncını alacaktır. Önüne geçebilmek imkansızdır. Toba yanardağının atmosferi küllerle kaplaması sonucu buzul çağını tetiklediği ileri sürülmektedir. Yani, dünya halen tek büyük güç olarak insanlığa zamanı gelince dersini vermeyi ihmal etmiyor.

İnsanın en önemli görevi, doğayı ve doğal yaşamı ilkel insanda olduğu gibi tekrar var etmenin yollarını bulmasıdır. Doğayı anlamanın en iyi yolu ona saygı göstermek ve onu korumaktır. Diğer türlü, her etkinin bir sebebi olacağı gibi (determinizm), tabiat boşluğu affetmeyecektir.

Hiç yorum yok