Blogger tarafından desteklenmektedir.

Koronavirüs ve Asrın Lideri






Dünya en son, 1918 ’deki “İspanyol Gribi” salgını (pandemisi) ile 40-100 milyon arasında can kaybına tanık olmuştu. Üzerinden 100 yıl geçen bu salgının benzeri KOVİD-19 ise bizim yüzyılımızı tehdit ediyor. Korona virüsün insanlığa verdiği dersler her alanda (ekonomi, sağlık, tarım vb.) bizi kendimizle yüzleşmeye çağırıyor.


Liderlerin 1920-2020, şu 100 yıllık süreç içinde geleceği okuyabilme, salgınlar ve ekonomik tehditler açısından vizyon ortaya koyabilme becerisine bakıldığında;


Çevre bilinci,
Doğayı koruma,
Hayvanları sevme, koruma,
Tarıma önem verme,
Bilimi ilke olarak benimseme,
Geleceği görebilme ıraksak düşünebilme,
Sağlık politikaları oluşturma,
Bağımsızlığın, ekonominin temeli olduğunu bilme,

Basamaklarında, Atatürk’ün derin izlerini görürüz. Yukarıdaki kriterlerin sağlamasını yapmaya kalkarsak;

Kızılay’daki Atatürk Bulvarı ile ilgili ön görüsü, Atatürk Orman Çiftliğini kurması, İzmit’teki bağ evinin yerini bir ağaç için değiştirtmesi, köpeğine düşkünlüğü, Atatürk’ün doğa ve çevreyle ilgili akla gelen yaklaşımlarıdır. Tabiat, birçok bilim insanının dediği gibi; virüslerle, doğal afetlerle bizleri sınıyor.

“Hakiki müstahsil olan çiftçi milletin efendisidir.” diyen Atatürk, milletin gerçek efendisinin çiftçi olduğunu en iyi anlayan liderdir. Gıdanız olmadığı takdirde, salgınlardan da daha tehditkar olan kıtlık ve açlık karşınıza çıkar. Açlığın olduğu yerde ne bilimden ne de sağlıktan söz edilebilir. Milli tarım politikası olmayan ulusların bağımsızlığını kaybedeceği de ayan beyan ortaya çıkmıştır. Haliyle, yerli tarım yerli tohum Atatürk döneminde öncelik olmuştur.

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyerek, çaresiz insanın tek kurtuluşunu bilimde gören Atatürk, korona virüs belasından bizi kurtarabilecek insani tek gücün bilim olduğunu, bilim insanları sayesinde de bu tarz belaları def edeceğimizi önceden görebilmiştir. Iraksak düşünebilen Atatürk; Ne bir bedevi çadırında azarlanmış ne Arap coğrafyasında bir rüyaya yatmış ne de emperyalistlerin rüyalarına ortak olup bir şeylerin eş başkanlığına soyunmuştur. Ayağı daima yere sağlam basan büyük önder, 1928’de Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü kurarak sağlık alanında da geleceğe adım atmıştır. Bugün virüs savaşlarının Kuş gribi, Kırım Kongo, Sars, Mers, Covid-19 (?) temelinde de biyolojik savaşların yattığı bir tezdir. Dünyada, başlangıcı 1450’li yıllara dayanan biyolojik savaşın önlenmesinde veya tehdidin bertaraf edilmesinde: “Milletimizin sağlığının korunması ve kuvvetlendirilmesi, ölümünün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi (…).” derken Atatürk, kendi aşısını üretip satabilen bir Cumhuriyet var etmişti. Aynı Atatürk, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz.” deyip, milli sağlık politikası oluşturmaktaydı. 2011 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü kapandı ve şimdi bizler aşı bekler hale geldik. Umuyoruz gene Türk hekimleri, korona virüs aşısını da bulacaktır. Çünkü, sağlıkta temellerimiz kuvvetli atılmıştır.  

"Bir milletin doğrudan doğruya yaşantısı ile ilgili olan, o milletin ekonomik durumudur. Tarihin ve tecrübenin süzgecinden artakalan bu hakikat, bizim milli yaşantımızda ve milli tarihimizde, tamamen kendisini göstermiştir. Gerçekten de Türk tarihi incelenecek olursa, gerileme ve yıkılma nedenlerinin, ekonomik problemlerden başka bir şey olmadığı derhal anlaşılır." diyen Atatürk, salgın nedeniyle ekonomimizin alt-üst olduğu şu dönemde, bize 80 yıl öncesinden ekonomik tüyo vermektedir.

Kuşkusuz; sanat, eğitim, demokrasi, hukuk, tarih, kültür vd. alanlarda da Atatürk, dünya liderlerinin fersah fersah önüne geçmiştir. O, sadece kendi asrının değil bu asrın da gerçek lideridir.

Hiç yorum yok