Blogger tarafından desteklenmektedir.

Napolyon ve 23 Haziran






Napolyon ile generalleri, harp öncesi harita üzerinde strateji belirlerken, generallerinden birisi parmağının ucuyla, “şunu şuradan şöyle hareket ettirirsek, şurayı alırız” vb. kabilinden sözler sarf eder. Napolyon da, “savaşlar parmakla kazanılsa, ne savaşlar kazanırdım” diyerek, lafı gediğine oturtur. Bir şeylerin teoride olması, onun pratikte de olacağı anlamına gelmez. İşte bu yazıda, biraz harita üzerinde mülahazalar yapacağız.

İstanbullu seçmeni birebir ilgilendiren temel meselelere bakıldığında; geçim sıkıntısı, Suriyeli göçmenler ve ulaşım akla geliyor. İktidar ise, bu üç konuda önemli sıkıntılar yaşamaktadır. Cumhur İttifakı da haliyle, bu sıkıntıları bertaraf etmek adına, seçmen kitlesini; beka sorunu, terör, milliyetçilik eksenli politikalarla konsolide etmeye çalıştı. Bir nevi safları sıklaştırma politikası amaçlandı.

İmamoğlu’nun karizması kuşkusuz seçimi kazanmasındaki en büyük etkendi. Buna rağmen, Cumhur ittifakının, seçmenini konsolide etmeye çalışmak adına, Yıldırım’ı öne çıkartması, Millet İttifakı’nın düştüğü önemli bir tuzaktı. Çünkü, seçimden mağdur olarak çıkan İmamoğlu, tek rakibinin YSK olduğunu vurgulamaya özen gösterseydi ve Yıldırım’ı rakip olarak görmediğini beyan etseydi, rakibiyle bir tavla atabileceğini, bir kahve içebileceğini vurgulayıp, YSK üzerinden kampanyasını sürdürebilseydi, tarihi bir başarı elde edecekti. Çünkü Yıldırım, sevilen ve başarılı bir siyasetçi olarak tanınmaktadır. Yıldırım’ın TV programını özellikle isteme nedeni de işte bu seçmeni konsolide etme ve safları sıklaştırmaktan başka bir şey değildi. “Bakın, rakibim var, kaybetmeyelim”, vurgusunu ön plana çıkartmaktı.

TV programını –naçizane bir uzman olarak- değerlendirdiğimde, İmamoğlu’nun rakibine üstünlük kuramadığını belirtmek isterim. Diğer taraftan, iki önemli konudaki soru ise, etraflıca yanıtlanmadı. Bu da seçmen açısından artı puana dönüşemedi. Diğer taraftan VIP meselesi de doğru yönetilemedi. Bu iki büyük stratejik hataya rağmen sonuçların 9 puanlık bir farkı içermesi İmamoğlu’nun başarı hanesine yazılmış oldu.
APO meselesinin son bir haftaya sıkışması ve milliyetçi seçmenin zihnini allak bullak etmesi Cumhur İttifakı adına, toplum mühendisliği adına fahiş bir hataya dönüştü. Başarı hanesine yazılan ise; İmamoğlu’nun Karadeniz’e çekilerek İstanbul seçmenine ulaştırılmaması, Yıldırım’ın rakip olarak kabul ettirilmesi, farkın açılmasına mani oldu. Görüleceği gibi, taktik anlamda tarihsel bir seçimdi 23 Haziran…

Sonuçta; CHPİyi Parti, HDP ve Saadet Partisi’nin dörtlü koalisyonu farkı arttırmış olsa da, yapılan stratejik hatalar daha sonraki seçimler için tekrarlanmamak üzere tarihe mal olmalıdır, diyelim. Mursi, %30 ile seçimlerde %51’i kazanmıştı. Çünkü rakipleri sandığa gitmedi. İdeolojik kutuplaştırma tuzağına düşülmemiş olsaydı, Millet İttifakı sandığa gitmeyecek ve sonuç %65’leri rahat bulacaktı. Çünkü, ekonomik sıkıntıda olan birisinin sandığa giderken ilk tercihi karnının doymasıdır. Bu tercihi değiştirebilecek yegane kuvvet de palyatif de olsa ideolojik kutuplaşma ve/veya tehdittir.

Efendim, yorumlarımızda parmak ucuyla haritaya dokunduğumuz sanılmasın. Seçim öncesi bu uyarıları gerek sosyal medyadan gerekse de yazılarımızdan dile getirdiğimi okuyucularım bilmektedir. Ve hatta seçim sonucunu tam tutturduğumuzu da…

Hiç yorum yok