Blogger tarafından desteklenmektedir.

15 Temmuz ve Sahibinin Sesi


Bu Makale, Demokrat Haber'de Yayınlanmıştır.
Medyanın görevi, kamuoyunu güncel olaylar hakkında bilgilendirmektir. Tarafsız ve doğru bir habercilik yoluyla, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nde yer alan haber alma hürriyetini sağlamaya dönük bir işlevi de vardır. Haliyle medya, toplumun haberdar edilmesinde en önemli araçtır. Günümüz dünyasında medya, en büyük güç haline dönüşmüştür. İletişimin tersine işletildiği bu çağda, reklamın ve kara propagandanın dezenformasyon yoluyla bilgileri çarpıttığı, kamuoyunu yanılttığı bir vakıadır. Bilgiler artık kirlemiş ve vatandaşın doğru bilgi alması çeşitli güç odakları yoluyla engellenir olmuştur. Medyanın, siyasetin ve ticaretin öznesi haline dönüşmesi, demokrasi ikliminin körelmesine neden olmaktadır.
Kendimi bildim bileli, Bâb-ı Ậli’deki gazeteler ve yazarları hakkında yüzlerce eleştiri okudum, dinledim. Medya kartelleri, gazete patronları, kalemini satan yazarlar, yalan haberler ve daha niceleri… Bu pozisyon sadece ülkemize has değildir. Kapitalist dünyanın üretim-tüketim ilişkilerini yönlendiren unsura dönüşen medya, siyaseti de şekillendirebilmekte, yargıya baskı kurabilmekte, toplumun algılarını değiştirebilmektedir.

Yakın geçmişe şöyle bir dönelim. “Yetmez Ama Evet” diye sabah akşam gündem oluşturanlar, Annan Planı için “Yes Be Annem” diyerek medyayı işgal edenler, tarihin en aşağılık kumpaslarından birisi olan “Ergenekon ve Balyoz” için TV’de ve gazete köşelerinde ağızlarından salyalar akıtarak konuşup yazanları unutmadık, unutturmayacağız. Gazeteci, gerek medyada gerekse de gazetesinde, doğruları dile getirmek yerine, birilerinin şövalyeliğine soyunmuş, bir eli yağda bir eli balda, yedi sülalesine bakacak konumda maddi imkânlar elde etmiştir. Buna başkaldıran, doğruları dile getirmeye çalışanlar ise, işlerinden olmuş, bazıları da çeşitli kumpaslarla mahkum edilmiştir.
Günümüz medyası, kamuoyuna değil; taraftarlığa, ranta göre konumlanmış vaziyettedir. Bu da bilgi alma hürriyetine halel getirmektedir. Asıl ilginci, her gün türeyen ve fikirlerinin aslı astarı olmayan, bazen komplo teorileriyle, bazen birilerine sataşarak, bazen de kerameti kendinden menkul kifayetsizlikleriyle gazete ve TV’lerde boy gösteren bir güruhla karşılaşıyoruz. İstisnaları hariç tutarak biliyoruz ki, birçok medya mensubu; hem sağdan hem soldan bizim şablonumuzun dışına çıkmaktadır.
Evet 15 Temmuz, bu coğrafyadaki 1000 yıllık devlet geleneğimizin içinde en meşum ve en hain saldırının adıdır. Buna zemin hazırlayanların hatta çanak tutanların başında da “necip medyamız” gelmiştir. Acıdır ki, bu kişiler halen yazabilmekte, TV’lerde program da yapabilmektedir.
Hâsıl-ı kelâm, “sahibinin sesi” yerine hakkın, hukukun ve evrensel değerlerin sesi olacak bir medya umuduyla ve Nazım’ın dizeleriyle sözlerimizi noktalayalım.
“Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                      kabahat senin,
                                     — demeğe de dilim varmıyor ama —
                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”
Sağlıcakla kalın.

Hiç yorum yok