Blogger tarafından desteklenmektedir.

Yönetim Kurullarındaki Tehlike Gösteriş Budalaları










İnsan sınırlı bir yaşam sürmektedir. Doğduğu andan itibaren ölümlü olduğunu bilen insan, yaşamın bu ikilemine rağmen hayatını sürdürmek ve buna renk katmak ister. Yaşama renk katan unsurlar olduğu gibi, bizi hayattan bezdiren, şu üç günlük dünyayı bize zehreden kişilerden bahsedeceğiz bu yazımızda.
Dünya siyasetine ve savaş tarihine bir dönem damga vuran Hitler’i hatırlayalım. Milyonlarca insan, onun uyguladığı tarif edilemez şiddetin bir parçasına dönüşmüş ve hayatlarından olmuştur. Ruhsal olgunluğa (tekamül) ulaşamamış insanların, yönetim kademelerinde bulunması kadar tehlikeli başka bir durum yoktur. Bu kişilerin ortak özellikleri iyi gizlenebilmelidir. Yönetim kademesine gelene kadar, kişiliklerini başarıyla gizleyebilmekte ve nihai amacına ulaştığında da gerçek yüzlerini ortaya koymaktadırlar. Temelde, farkındalıklarının bulunmadığını da söyleyebiliriz. Ruhsal olgunluklarının bilincinde olmadıklarından ve yaşadıkları problemleri, yönetim kademelerine gelerek temize çektiklerinden bir nevi yönetim, bu kişiler için arınma mekanizmasına dönüşür.
İyi bir gözlem yapıldığında bu kişilerin birtakım ipuçları verdiği de fark edilebilir. Örneğin, kullandıkları sözcükler ve tepkileri yol göstericidir. Bir kurulda görev alıyordum, kurulun seçimleri yapılırken orada bulunmaktaydım. Kurul yönetimi oluşturulurken, delegeler beni de yönetime dahil etmek istediler. Amacım o gün, bir konuyu dile getirmekti. Konu, delegelerin ilgisini çekince, yönetim kuruluna aday olan kişi, “konumuz bu değil, bugün yönetim kurulunu seçeceğiz” diyerek ilk ipucunu vermiş oldu. Delegeler ise, hem konunun tartışılmasını hem de o gün seçimlerin yapılmasını kabul etmişlerdi ve hatta istememiş olmama rağmen beni de yönetim kuruluna seçmişlerdi. Neticede, bu kişiyle mecburi de olsa aynı yönetim kurulunda bulunmak zorunda kaldık. Bir yönetim toplantısında aynı kişi, yapılacak bir faaliyet için : “Bunu yaparsak çok ses getirir.” diyerek ikinci ipucunu vermişti. Diğer bir toplantıda: “Herkes yaptığımız işi konuşuyor, büyük beğeni aldı.” demişti. Hiç usanmadan bu kişinin kullandığı anahtar sözcükleri zihnime not ettim: “öylesine büyük sesler getirmek”, “ o kadar konuşulmuş ki”, “diğer insanlara göre geride kalmamak”, “insanların beklentisine uygun olmak”, “anılmak istemek”… Anahtar sözcükler incelendiğinde bu kişinin insanlara göre hareket ettiği, beğenilmek istediğini, kabul görmek için mücadele ettiğini ve yönetim kuruluna bu duygusunu tatmin etmek için girdiğini anlamak pek zor değildi.
Yönetim kademelerinde, beğenilme ihtiyacını gidermeye dönük faaliyet gösteren bu hastalıklı yapıların, bir süre sonra sistemi tıkayacağı unutulmamalıdır. “Benmerkezci (egosit)”, çoğunlukla da “narsist” bu kişiler, istedikleri olmayınca mızmızlanan çocuklar gibi, ortalığı alt üst edebilirler. En tehlikelisi de bunların tepe noktaya ulaşabilmeleridir. Trump’ı bir düşünün, kişisel tekamülünü oluşturamadığını her jest-mimik ve söylemiyle onlarca kez kanıtlıyor ama dünyayı yöneten ABD’nin Başkanı seçilebiliyor. Seçimi kazanırken birçok yalana başvurduğu da şimdilerde ortaya çıkmasına rağmen, gemisini yürüten kaptan misali, nihai hedefine ulaşmış oluyor. Demek ki, bu tarz kişilik yapılarına baştan müsamaha göstermemek ve onları iyi analiz etmek, organizasyonlarda son derece önemlidir.
Sizin için bir dost, bir post yeterken; bu muhterisler için, kişisel tekamül pek anlaşılabilir bir şey değildir. Onları tanımanız için başka bir ipucu da; çok konuşkan, dışadönük, heyecanlı, kendilerinin söylediklerinin gerçekleşmemesi durumunda ortamı proveke eden insanlar oluşlarıdır. Bu kişilerin yönetim kurullarını, organizasyonları tercih etme nedenleri de içlerindeki aşağılık kompleksini bir nevi gidermek, pohpohlanmak, önemsenmektir.
Sartre’ın dediği gibi “cehennem başkalarıdır.” Başkalarına göre yaşanan hayatlar da cehennemden başka bir şey değildir.

Hiç yorum yok